1 Aralık 2013 Pazar

Aynı Anda Olur Bunlar

ne kadar çok asfalt dökülse de yollara
bir kız düşer gene de mutlaka kötü yola

biri sevgilisini düşünür
hayatın anlamı gibi

genelevde bir adam genel bir kadına
tüm cevaplar biraz da kendisine çıkıyorken
"buraya nasıl düştün" diye sorar

meşhur ve yabancı isimli mağaza vitrinlerini
kapıcı kızları temizler geceleri

biri kirlenmesin diye namusu
karşı koyar canını verir gündüz
gece morg bekçisi sarhoş gelir
bir güzel düzer onu

"böyle gelmiş böyle gider" der biri
"takdiri ilahi"leyerek kafasıyla onaylar onu bir diğeri
fakat asıl denge ise hep başka birileri
birinin hayal gücü zengindir ama hiçtir
biri hayal kurmaya da adam tutar
doğuştan zengindir
trafiğe küfreder biri evinin penceresinden
biri durup durup bacaklarına bakar kadınların
"altı milyar dünyalının çöpü püsürü nereye toplaşır"
bunu düşünür başka biri

biri taksitinin son günüdür ona seğirtir
biri bir kavgayı ayırırken
arada pisi pisine ölür

biri zayıf alırken matematik dersinden
ay sonunu hesaplar zayıf veren biri de

biri boş vakitlerinde su sporları yapar
birinin dolu vakitlerinde bile evini su basar

televizyonda laleli'deki otel yangını
seyredilirken kahvede:
"yazık ulan şu romenlere nataşalara
daha taş gibi de kadınlarmış" der biri
"daha çok düzülürlermiş be yazık hakkaten"
der bir diğeri

biri bir türlü anlam veremez
bunca yıl bedavaya dünyanın
enayi gibi dönüp durmasına

birinin evine hırsız girer diğerinkine polis

biri çöpte ekmek ararken
çöpten heykel yapar bir diğeri

biri habire ev alır
biri habire nasihat

biri lokantada asgari ücret kadar
bahşiş bırakırken garsona
biri hapisten çıkar tam onsekiz yıl sonra
haberlere konu çıksın diye kendini yakar

"herkes benim gibi olsa cennet olur bütün dünya"
diye düşünür bir diğeri

biri köpeğini gezdirir biri bebeğini

eroin krizine girer biri çırpına çırpına ölür yolda

biri memlekete yalnızca yalnızca televizyonda üzülür

"yeter be memlekete üzüldüğüm
biraz da memleket bana üzülsün"
der bir diğeri

birinin dişi altın kaplamadır kalbi sunta

birinin doğumgünü olur şimdi
birinin nikahı birinin sünnet düğünü
biri ölüm döşeğindeyken
hamile kalır başka biri

biri akşamdan kalmadır
akşamın haberi olmasada o biri'nden

biri sevgilisine mektup döşenir
atatürk'ün gençliğe hitabesi gibi

televizyona dalar yemeği yakar başka biri

biri birine çarpar burnunu kanatır
iki insan değil de iki yumurta sanki

biri "hayat pahalı" der
günde yüz elli kişi ölürken

biri biri bile olamaz
tipten kaybeder o diğeri

"kaç ağaç vardır dünyada şimdi"
"nereye gidiyor kayan yıldızlar"
"nedir şimdi serçelerin gündemi"
uyuyamaz düşünür bunları başka biri

futbol politika.. muhabbet sardıkça sarar
çaylar kahveler içkiler tazelenir
cümleler lıkır lıkır sabaha uzar

biri sur dibinde at keser
biri beyaz atlı prens bekler
kedi etinden kokoreç yapar bir diğeri

"hayat çok güzel ve her şey mantıklı"
diye düşünür hep kazanan biri

"e peki ezilenler üzülenler uzaylı mı" diye sorar
tüm hayatı kaybetmek olan başka biri

fakirlik dünyada o kadar zengindir ki
açlık ingilizceden bile en birinci lisandır

biri valla doğru ya der her duyduğunda
biri ya küfreder ya da duymaz bile dediğini

adları değişik olsa da hep aynı gün yaşanır

biri hep geç kalıyorken erken gider hep başka biri
biri kaybediyorken kazanır hep bir diğeri

insan toprağa dönüşür - toprak çiçeğe
biri birine verir o çiçeği
sevişirler

hayat sürer gider böylece bildiği gibi

-Metin Üstündağ-
Görüşmeyeli Uzun Zaman Oldu'dan.

(Şiir) Ah Müjgan Ah - Sadri Alışık




Ah Müjgan Ah.

semtimizin bir tanesiydi müjgan.
saçları sırtına kadar sırma sırma dökülür
elleri ufacık, gözleri dört defa lacivertti.
ve de her ne hikmetse o da bana gönüllüydü.
öyle bir sevdim ki müjganı, dünyamı şaşırdım,
haddimi bilemedim, evleniriz gibi geldi bana.
evimiz, yuvamız olur, ışığımız yanar,
fakir soframız kurulur gibi geldi.
sahil bahçesinde gazoz içerekten gizli gizli mal-ü hülya kurardık.
sonrada çarşılara giderdik.
eşya beğenirdik elden düşme;
aynalı konsolumuz topuzlu karyolamız bile olacaktı.
müjganın her an her bi daim yanında olacaktım ama olmadı gitti.
nereye mi ? paraya gitti abicim paraya

nasılda sevmiştim yıllarca ben seni
her akşam bekledim yollarını
elbet bir gün biz yuva kurarız derken
duydum evlenmişsin sen zengin bir gençle
zengin olsaydım sensiz kalmazdım
her an düşünüp seni hiç ağlamazdım
param olsaydı aşkım kalırdın
seve seve yanımda benimle yaşardın

nikah resimlerimizi de çektirdik.
sonra karpuzcu raşit ağabeyinin kayınbiraderine borç ederekten nişan yüzüklerimizi de yaptırmıştık.
ama müjgan takmadı bunu takamadı uçuverdi elimden.
meğer gizlice altın bir kafes bulmuş kendine.
müjganın gelinliğini hususi diktirmişler,
benim gibi kiralık tel duvak almaya kalkışmamışlar.
öyle sevindim ki. mesut ve bahtiyar olsun diye dualar ettim.
müjgan gibi bende birbirimize ettiğimiz sözleri ettiğimiz yeminleri unuttum.
bir daha mahalleye gelmedi müjgan, gelemedi.
bizim dar ve eski sokaklara otomobili sığmıyormuş dediler.
senede birkaç ay zaten avrupa'daymış dediler.
zaman şifalı bir ilaçtır unutursun dediler,
unuttum bende. hiç aklıma gelmedi.
hatırlamıyorum bile müjganı. hatırlamıyorum

öptüğünü düşünüyorum dudak yerine parayı
para için açar mı sevişenler arayı
madem para mühimdi al koluna parayı
çantana da koy aldığın o kocayı
zengin olsaydım sensiz kalmazdım
her an düşünüp seni hiç ağlamazdım
param olsaydı aşkım kalırdın
seve seve yanımda benimle yaşardın.... **

1 Nisan 2013 Pazartesi

(şiir) yani sen

Sevdalı gönlüme umut düşer
                                  sen gelince,
dışarıda bir yağmur başlar
                                  yağacak ellerime,
olmazsan içim acır sevdiğim
                                  gel sevdiğine.

yani sen umut bıraktın henüz
oysa ben yaşamadım hiç gün ve güz
yani sen
        bıraktığın bu deniz
göz yaşı oldu bana.

aladağlar
2009 sonbaharı