gece gündüz
hiç beklemeden yazdığım dizeler şahidin,
hiç bitmedin,
hiç gitmedin,
hiç değildin hiç
umarsız öfkelere sahipken dizlerin
tabiki titrersin,
eski değilsin,
eski gelmiyor
eski çoğalmaz asıl içinde
seni yakın bir dağ kasabasında bırakıyorum şimdi,
aklına esince çık gel.
ama gel mutlaka
gel mutlaka
mutlaka
..
şubat2012
27 Şubat 2012 Pazartesi
20 Şubat 2012 Pazartesi
(şiir) yaşam
küsmüşüm kendime barışmamışım
ağlamayı öğrenmişim yıllar önce susmamışım
gülmeyi unutmuşum hatırlayamamışım
çocukluğuma masal anlatıyorum şimdi
ona sarı gazoz alıp onu sevindiriyorum
ona şiir okuyorum dikkatsizce dinliyor
dinler gibi yapıyor belki de ...
çocukluğumu avutuyorum,o ağlıyor
onun ağlamasını istemiyorum
gülsün istiyorum istiyorum ki balon alıp ona vereyim
gülsün istiyorum istiyorum k sevdiğini söylemekten korkmasın
riyakarca bir bakışa verdim gönlümü
sattım kendimi belki belki utandım gülen yüzünden
belki de gözlerinin ateşinden tutuştum
yanmak istiyorum yanmak istiyorum ki
hüznümü bu benden de bırakıp yeni bir sevdaya kucak açmak
kucak açıp onu hazımsamak
yaşamak istiyorum yaşamak istiyorum
ama bu bedende ve bu beyinde değil
başka bedende başka beyinle başka mekanda ve başka sevdalarda
başka duygularla düşünmek istiyorum kendi başıma ve kendi yaşamıma dair
98 sonbahar
17 Şubat 2012 Cuma
(şiir) Yeni Bir Sayfada Sana Bakmak - Yılmaz Erdoğan
Yeni Bir Sayfada Sana Bakmak - Yılmaz Erdoğan herşey yapılabilir bir beyaz kağıtla uçak,örneğin uçurtma,mesela altına konabilir bir ayağı ötekilerden kısaolduğu için sallanan bir masanın veya şiir yazılabilir süresi ötekilerden kısa bir ömür üzerine. bir beyaz kağıda her şey yazılabilir senin dışında güzelliğine benzetme bulmak zor sen en iyisi sana benzemye çalışan her şeyden bir gülden, bir ilk, bir sonbahardan sor belki tabiattadır çaresi senin bir çiçeğe bu kadar benzemenin ve benim bilinci nasırlı bir bahçıvan çaresizliğim anlarım bitkiden filan ama anlatamam toprağın güneşle konuşmasını sana çok benzeyen bir çiçek yoluyla. sen bana ışık ver yeter bende filiz çok köklerim içimde gizli gelen giden,açan soran,bere budak yok bir şiir istersin, "içinde benzetmeler olan" kusura bakma sevgilim heybemde sana benzeyecek kadar güzel bir şey yok. uzun bir yoldan gelen tedariksiz katıksız bir yolcuyum yaralı yarasız sevdalardan geçtim koynumda bir beyaz kağıt boşluğu her şeyi anlattım olan, olmayan,acıtan, sancıtan bilsem ki sana varmak içindi bütün mola sancıları bütün stabilize arkadaşlıklar daha hızlı koşardım severadım gelirdim gözlerinin mercam maviliğine sana bakmak suya bakmaktır sana bakmak bir mucizeyi anlamaktır sana sola bakmadan yürüdüğüm yollar tanıktır aşk sorgusunda şahanem yalnız kelepçeler sanıktır ne yazsam olmuyor çünkü bilenler hatırlar hem yapılmış,hem yapma çiçek satanlar bahçıvan değil tüccarlardır sen öyle göz sen öyle toprak ve güneş ortaklığı sen teninde cennet kayganlığı iken sana şiir yazmak ahmaklıktır. bir tek söz kalır dişlerimin arasından ben sana gülüm derim gülün ömrü uzmaya başlar verdiğim bütün sözler sende kalsın isterim ben sana gülüm derim gül sana benzediği için ölümsüz yazdığım bütün şiirler sana başlayan bir kitap için önsöz. sana bakmak bir beyaz kağıda bakmaktır herşey olmaya hazır sana bakmak suya bakmaktır gördüğün suretten utanmak sana bakmak bütün rastlantıları reddedip bir mucizeyi anlamaktır sana bakmak allah'a inanmaktır.. |
(şiir) Ben aşkı bir üveyikten satın aldım - ibrahim sadri
o zamanlar bakır rengindeydi dağlar
daha şıvan düşmemişti böğrüme
daha deli deli esmemişti ruzigar
kalbim acıya düşmemişti
sanırdım bütün ırmaklardan koşacaktım
halayda delikanlı başı olacaktım
bıyıklarım yeni terlemişti
gurbeti
ismail dayımın gönderdiği
kuru üzüm ve fıstıknan
bir de istanbul fotoğraflarından tanımıştım
hey deli yanım!
türkülerim ince gül dalım
gönül közüm
verdiğim sözüm
ne zaman duman olsa
munzurun doruklarında kalırdı gözüm
aradabir durup fırata bakışım
ve yanımdan ayırmadığım
bir üveyikten satın aldığım aşkım
yani ahretlik gülüyordum
istanbulu fotoğraftan
vurgunu üveyikten biliyordum
bir zemheri akşamında
oturtup tandırın karşısında babam
oğul yürü, dedi
yürüdüm
topak oldu babam,acıdan yundu gözleri
yalınız bir 'ah'etti anam
sessizce ırmağa düştü sözleri
yürüdüm
terleyen bıyıklarım
şahin bakışım
ve yıldızlı gecelerimden birinde canım
üveyikten satın aldığım halis aşkım
geride kaldı
ormanlar gördüm
ağaçlar gördüm
dallarında adamlar asılıydı
ipince fidanlar
ipil ipil kan sızardı dudaklarından
baykuşlar
gecenin koyukatmer al basması karanlığına karşı
nasıl da gülüyorlar
nasıl da gülüyorlardı
hani benim yıldızım
hani şehla bakışım
hani sazım
ve halıs aşkım
dağlardan geliyorum ben
fıratın doğduğu yerden
gönle aktığı yerden
serin göze başından
soğuk bulgur aşından
dağlardan geliyorum ben
aşkın doğduğu yerden hey!
yusufun kuyusundan eyyubun sabrından geliyorum
etmeyin elemeyin
ben istanbulu fotoğraftan
vurgunu üveyikten belliyorum
hani benim yıldızım
hani şehla bakışım
hani sazım
ve bir üveyikten satın aldığım
halis aşkım
hey anam
ne aynam ne tarağım ne sedef çakım
ne tesbihim ne mintanım
bir han odasında
akşam alacası değip geçerken böğrüme
yavaşça önüme düştü alınyazım
(şiir)kızım berfinim - yılmaz erdoğan
Berfinim
İçimin güler yüzü
Yaşanılası iklimim hoşgeldin
(Adımın çapraz yazılması kimin
Umrunda
Denize düşen yılana öykünür
Biraz da
Bir aralık sızıverdin işte
Ömrümüzün en gevrek zamanı
Çıt diyor kırılıyoruz
Öfke kadar saydamız o zamanlar
Ve kırılgan
Bıçak kadar
Kızım demeyi öğrettiğin için
O tanrısal kokun
Ve gülüşündeki baban için
Ki hala zilleri çalıp kaçmak istiyorduk
Yarım yamalak aşk kırıntıları
Tabakta bırakılmış, yazık atılacak bir sevda
Haritası
Hatta el değmemiş delilikler istiyorduk
Çocuktuk daha
Büyümeye direniyorduk
İş toplantılarında lolipop zamanlar düşlüyorduk
Ama sızıverdin işte
Bir avuç yeşil gevrek rokaydık
Mayışmamıza bir limon yetecekti
Biz garsonu bekliyorduk
Sen çıkageldin
Hoşgeldin berfinim
Kızım kızgınlığım
Bilmiyorduk daha
Objektiflerin objektif olmadığını
İkimize yeter sanıyorduk ikimizin toplamı
Meğer doyurmak çok zormuş
İçimizdeki hayvanı
Habersiz geldin, kusura bakma
Ortalık biraz dağınıktı
Şimdi hemen toparlarız sanıyorduk
Olmamıştık daha
İşin zor kızım
Hem büyüyecek
Hem bizi büyüteceksin
Baban mı var, derdin var kızım
Hoşgeldin kızım
İçimin gülen yüzü, hoşgeldin
15 Şubat 2012 Çarşamba
(şiir) muamma
güler mi bu muamma hayatın fedaisi
her sorunun cevabını mashar mı bu kahin
kölesi olur mu daha hayatın yanlızlık
hangi yaraya değil ki merhem bir çift lafın
kış kış gibi olmalı
soğuk ve beyaz
titretmeli
feryat feryat gibi.
sever mi bu muamma dilin tanini
her haykırışın cevabına mazhar mı bu figüran
efendisi olur mu daha hayatın cehalet
hangi ömrün değilki başına bela sefalet.
şubat 2012
her sorunun cevabını mashar mı bu kahin
kölesi olur mu daha hayatın yanlızlık
hangi yaraya değil ki merhem bir çift lafın
kış kış gibi olmalı
soğuk ve beyaz
titretmeli
feryat feryat gibi.
sever mi bu muamma dilin tanini
her haykırışın cevabına mazhar mı bu figüran
efendisi olur mu daha hayatın cehalet
hangi ömrün değilki başına bela sefalet.
şubat 2012
9 Şubat 2012 Perşembe
(şiir) hep kahır -cem karaca-
Hep Kahır
Dur! bırak kaynasın kahvenin suyu,
Bana İstanbul'u anlat nasıldı? Bana boğazı anlat nasıldı? Haziran titreyişlerle kaçak yağmurlar ardı Yıkanmış, kurunurmuydu yine o yedi tepe Ana şefkati gibi sıcak bir güneşle İnsanlar gülüyordu de Trende, vapurda, otobüste, Yalanda olsa hoşuma gidiyor, söyle. Hep kahır, hep kahır, hep kahır Bıktım be... Dur! bırak, kalsın, açma televizyonu Bana istanbulu anlat nasıldı? Şehirlerin şehrini anlat nasıldı? Beyoğlu sırtlarından yasak gözlerimle bakıp Köprüler, sarayburnu, minareler ve halice öv Diyiverdin mi bir merhaba, gizlice İnsanlar gülüyordu de Trende, vapurda, otobüste Yalanda olsa hoşuma gidiyor, söyle. Hep kahır, hep kahır, hep kahır Bıktım be... Dur! bırak, kımıldama, kal biraz öylece n'olur Kokun istanbul gibidir, gözlerin istanbul gecesi Şimdi gel sarıl, sarıl bana kınalım Gökkubbenin altında ordada beraber Çok şükür diyerek yeniden başlamanın hayali Hasretinin çölünde sanki bir pınar gibi İnsanlar gülüyordu de Trende, vapurda, otobüste Yalanda olsa hoşuma gidiyor, söyle. Hep kahır, hep kahır, hep kahır Bıktım be... |
Cem Karaca
|
8 Şubat 2012 Çarşamba
(şiir) küçümseme - ibrahim sönmez
keskin bir kılıcın kalbimin ortasında verdiği acı
unutulurmu hiç..
gözlerimi açıp perdenin arkasında ağladığın günler
unutulurmu hiç
biliyormusun ki ruhların acımasızca beni öldürdüğünü
gecenin düşlerimi diri diri yaktığını
bırak oyunu
hayat trajedilerle dolu
küçümseme beni
bir gün bu aşk senide vurur
bırak oyunu
hayat trajedilerle dolu
küçümseme beni
bir gün bu aşk senide bulur
biliyormsun ki ruhların acımasızca beni öldürdüğünü
gecenin düşlerimi diri diri yaktığını
çocuksu terketmeler
günahlanmış gerçekler içimi bir bir sömürüyor
çamurlanmış yüzler
draa olmuş hayalller
içimi bir bir kemiriyor.
şair ve müzisyen İbrahim Sönmez'in bir bestesinin sözleri olan küçümseme şiiri şairin hayata karşı duruşunu başarıyla anlatıyor. epik ortaçağ ezgileriyle trash metal saundları müziğinde buluşturan müzisyen şarkı sözlerinde farklı bir entelektüel bakışla aşk temasını başarıyla işliyor.
unutulurmu hiç..
gözlerimi açıp perdenin arkasında ağladığın günler
unutulurmu hiç
biliyormusun ki ruhların acımasızca beni öldürdüğünü
gecenin düşlerimi diri diri yaktığını
bırak oyunu
hayat trajedilerle dolu
küçümseme beni
bir gün bu aşk senide vurur
bırak oyunu
hayat trajedilerle dolu
küçümseme beni
bir gün bu aşk senide bulur
biliyormsun ki ruhların acımasızca beni öldürdüğünü
gecenin düşlerimi diri diri yaktığını
çocuksu terketmeler
günahlanmış gerçekler içimi bir bir sömürüyor
çamurlanmış yüzler
draa olmuş hayalller
içimi bir bir kemiriyor.
şair ve müzisyen İbrahim Sönmez'in bir bestesinin sözleri olan küçümseme şiiri şairin hayata karşı duruşunu başarıyla anlatıyor. epik ortaçağ ezgileriyle trash metal saundları müziğinde buluşturan müzisyen şarkı sözlerinde farklı bir entelektüel bakışla aşk temasını başarıyla işliyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)