Not: yazının sonuna ilgili şiiri tekrar iliştiriyorum.. okumayanlar için...
Yalnızlık Üzerine Met-Üst'lemeler
Dergiye
geldiğimde hava kararmıştı. Balkon tarafındaki büyük salonda dergi
çalışanlarının büyük bir kısmı oturmuş gündemde olan siyasi ve
toplumsal olaylar hakkında konuşup, kapak konusunu düşünüyordu. Boş
bulduğum bir sandalyeye oturup, susarak onları izledim. Zaten gündelik
politikadan pek haz etmeyen ben, muhabbet uzadıkça ve sosyal taşlama ve
hicivlerin ardı arkası kesilmeyince hepsen sıkıldım. İçtiğim çayların
ve çektiğim "off"ların haddi hesabı yoktu ama yine de bi türlü muhabbet
bitmiyordu. Aslında genel itibariyle huzurluydum. Tek sıkıntım içinde
bulunduğum ortamın sıkıcılığıydı, yoksa kafam gayet rahattı.
Konuşmaların kesintiye uğradığı ve odaya sessizlik çöktüğü bir anı fırsat bilerek "Bizler meşgul insanlarız kardeşim!" diye ayağa kalktım. Hepsi benim bu alakasız çıkışıma hayret etmiş bi şekilde bana bakakaldılar. "Kardeşlerim! Toplanın etrafıma size anlatacaklarım var!" diye haykırdım, Met-Üst hariç hepsi sandalyelerini yaklaştırarak etrafımda çember oluşturdu. "Daha küçük bir çocukken ben, bir ilişkinin iki kişiyle yaşandığını ve tabiki ilişkiyi sürdürenin de bitirenin de bu iki kişinin duygu ve düşünceleri olduğunu sanardım. Yanlışmış, aldanmışım... Misal siz genç ve sağlıklı bir birey olarak hayatınıza bir kişinin girmesini istiyorsunuz di mi? İmkansız! O bir kişiyle beraber istemediğiniz, hiç görmediğiniz belki de hiç sevmeyeceğiniz bi on kişi daha giriyor hayatınıza. Sadece sevgilinize ve onun sorunlarına karşı duyarlılık, hissiyat göstermeniz yetmez. Onun en yakın arkadaşının, en yakın arkadaşının sevgilisinin, ablasının, ablasının nişanlısının, ev arkadaşının, ev arkadaşının eski sevgilisinin sorunlarına, dertlerine de aynı duyarlılıkla eğilmeniz hatta çözüm arayışlarına girmeniz, gerekiyor. Aksi takdirde o ilişki yürümüyor, tıkanıyor dostlarım. İşte geçen aylardan bir gün ben de sevgilimle buluşmuş, kafede çayımı yudumlarken birden bire kendimi saatlerdir Eyüp hakkında konuşurken yakaladım. Eyüp'ü hiç görmemiştim, sadece kız arkadaşımın anlattıklarından kafamda bir Eyüp figürü oluşmuştu. Hakkında çok şey biliyordum. Eyüp, kız arkadaşımın ev arkadaşı Nevin'in eski sevgilisiydi, ayı görüntüsüne rağmen son derece duyarlı, ince, hassas, kırılgan bir çocuktu. Nevin'den sonra bir ilişki denemesine girmişti ama Nevin'i unutamamıştı. Zira geride yaşanmış bi 4 yıl vardı. Ve kendini son zamanlarda iyice umutsuz çaresiz hissediyor, zaman zaman ağlama nöbetleri geçiriyordu. Doğal olarak onun bu içinde bulunduğu bu ruh hali Nevin'i de etkiliyordu.- Gitsin, Nevin'le konuşsun yeniden başlasınlar- dedim… Artık çok geçmiş, sancılı ayrılık döneminde sarfedilen o kadar kırıcı sözden sonra bir araya gelmeleri imkansızmış, hem Nevin şimdi yeni bir ilişkiye başlamışmış.- E Eyüp duyarlı hassas değil miydi? Ne diye ayrılırken kıza küfretti bu şerefsiz. Bu mudur ince, hassas tavır?- diye çıkıştım, sustu. Sonra sakinleşip, - Başka bi kız bulalım bu Eyüp'e. Bir aşkın acılarını unutturacak yeni bi aşk sipariş edelim- diye öneride bulundum. İçine kapanıkmış, kızlara açılamazmış. Bi saat boyunca Eyüp'ün yararına ne önerdiysem bi gerekçeyle refüze edildi. En sonunda dayanamadım "E bari ben gideyim bu Eyüp denen şerefsize bi kere vereyim de sen de, Eyüp de, Nevin de sevinsin!" diye patladım. Kavga ettik. Zaten bu olaydan bir hafta sonra da ayrıldık. Ama iki aydır kafam öyle rahat öyle huzurlu ki dostlarım anlatamam" diye anlattım dergi çalışanlarına.
"Fakat... İlişki, birliktelik bunlar değil mi zaten. Rica ederim kuzum biraz daha alttan almaya, daha az nobran olmaya çalışın." diye tedirgince lafa girdi Yiğit. "Ya ne yapmak lazımmış? Kaz gelecek diye bana, tavuk mu göndermeli? Yoksa bir fino gibi susta durmak mıdır en münasibi? İstemem eksik olsun! Herkes gibi koşarak elin Eyüp'üne methiyeler mi yazmak? Yoksa sevgilinin yüzü gülecek diye bir an karşısında taklalar mı atmak lazım her zaman? İstemem eksik olsun! Ricaya mı gitmeli? Kapı kapı dolaşıp pabuç mu eksiltmeli? Yoksa nasır mı tutsun sürünmekten dizlerim? Yahut eğilmekten mi ağrısın ötem berim? Eksik olsun istemem, istemem eksik olsun!" diye bir tirat geçtim. Bi alkış tufanı koptu.
Yiğit'in çayından bir yudum alarak "Dediğim gibi bizler meşgul adamlarız dostlarım" diye tam devam ediyordum ki köşede oturan Met-Üst hiç istifini bozmadan, önündeki kağıda bişeyler çizerek "Yalnız, konuşmasına hep "biz" diye başlar" dedi. Sustum, baktım, kıpırtısız bi şekilde kağıda bakmaya devam ediyordu. "Ben meşgul bir insanım dostlarım! Ben ve sevgilim iki kişi bile fazla gelirken hayatıma..." diye devam ettim. "İki kere yalnız, iki yalnız eder" dedi. Umursamadım devam ettim... "İki kişi bile fazlayken bir de bu kalabalık..." dedim. "Yalnızın hayatını kalabalıklar yaşar. Yalnız ölünce nüfus eksilmez" dedi ve "Yalnızlar rıhtımı, kuru kalabalıktan ibarettir" diye ekleyip "ezehehe mezehehehe!" diye güldü. "Hay sokayım kalabalığa" diyip "Kardeşim ben yaratıcı bir insanım. Ben sancılı yaratım süreciyle mi uğraşıcam Eyüp'le Nevin'le mi?" diye ter içinde derdimi anlatmaya çalıştım. "Yalnız, yaratıcıdır. Ossuruktan nem kapar, acayip sorun yaratır" dedi. Metin'in araya girip laf sokmaları beni inceden daşşak oğlanı yapıyordu. "Metin Abi bak büyüğümsün saygı duyuyorum sana. Sen de bana duy. Şurda bi hikayemizi anlatıyoruz dimi? Ses çıkarma yoksa döverim seni!" diye insan gibi uyardım. "Her insanın bir hikayesi vardır, yalnızın karadeniz fıkrası" dedi, bütün odadakiler güldü. "Abi ayıp oluyor ama..." diyip çaresiz boynumu büktüm. "Yalnıza sormuşlar; -boynun neden eğri?- -hüzün kireçlenmesinden- demiş" diye son darbeyi vurup bi de eğri boynuma şaplak attı. Kahkahalar dur durak bilmiyordu, sinirim iyice tepeme çıktı. "Boşaltın burayı, çabuk çıkın odadan! Bu adamla birebir kalmak istiyorum!" dedim. Bir tek Ersin "Umut'u bilirim. Çok sinirlendi, birazdan Metin Abi’yi kıymaya çevirir" diyerek koşa koşa kaçtı. Selçuk "Kimin yerinden kimi kovuyorsun artist! Aaa şuna bak dağdan geldi bağdakini kovuyor!" diye çıkıştı. Bunun üzerine "Metin Abi gelir misin iki dakka? Senle özel bişey konuşucam" dedim, sağolsun geldi. Mutfağı gittik. Gözyaşları içinde sarılıp, aslında odadaki beni anlayan tek kişi olduğunu, mümkünse kendisine dışarda bi kahve ısmarlamak istediğimi söyledim. "Yalnızın içkisi fıçı biradır" dedi, bi birahaneye gittik.
Bol bol dertleştik, fikir teatisinde bulunduk. "Yalnızın gizlisi saklısı olmuyor. Aşkı da, sevgisi de, ilişkisi de halka mal oluyor. Tıpkı baraj gibi, yol gibi kamu alanı oluyor. Herkes yorum yapabiliyor, eski sevgilisinin arkasından topluca atıp tutulabiliyor. Aslında kötü niyetinden değil böyle konuşması herkes içinde. Yalnızlıktan. Zira eski sevgilileri hakkında konuştuğu zaman azımsanmayacak bi çevre ediniyor etrafında. Sonra beraberce yorum yaptığı arkadaşlarına darılıyor, yine yalnız kalıyor. İlişki dediğinde yarım yamalak bişey dimi abi?" diye sordum. Katıldı ve "Yalnız hiçbir şeyin sonunu getiremez... Herşeyin ortasını yaşar… Yalnız orta malıdır, herkes onu kullanmalıdır" dedi. İkinci biradan sonra ben sapıttım. "Yalgızam yalgız" türküsünü söyledim. Üçüncü biranın ortasında sızıp kaldım. Tek hatırladığım misafirliğe gelip de uyuyup kalmış bir çocuğun babasının kollarında uyur vaziyette evden çıkarılması gibi birahaneden çıkarılıp taksiye bindirilmemdi. Metin Abi’lerin evine gittik. Eşi Meryem Abla bana salonda yer yatağı yaptı. Tam dalıyordum ki Metin Abi geldi, dürttü. "Efendim abi nooldu?" dedim "Yalnız, misafir evlerinde uyumaya bayılır" dedi, gitti. Yüz verdikçe iyice şımarmıştı Metin Abi, bu yalnızlık geyiği de canımı sıkmıştı. Sinirlendim döndüm g.tümü yattım. Rüyamda çocukluğumun sabun reklamı yıldızı Ornellia Muti ile sevişirken nur yüzlü kıvırcık saçlı ihtiyara basıldım. Kendi rüyamdan kovuldum.
Sabah kahvaltıda gündüz niyetine rüyamı anlattım. Meryem Abla yorum yapmadı, Metin Abi "Yalnızın dudakları sigara öper, elleri buram buram otuzbir" dedi. Onbir yaşındaki çocukları Denizali de dahil hepsi kahkahalarla güldü. Konuyu değiştirmek için "Ya Metin Abi sen beni kucaklayıp götürecek kadar güçlü müsün yaa! Nasıl götürdün beni dün gece öyle taksiye" diye sordum. "Ben götürmedim ki... Yan masada tek başına oturan ayı görünüşüne rağmen son derece duyarlı, ince, hassas, kırılgan bir genç vardı. Ondan rica ettim o götürdü" dedi.
Benim De Söyleyeceklerim Var - Umut Sarıkaya
buda şirin şiiri..
yanlızlık üzerine..
Yalnız, tek tabancadır. Her gördüğüne daan! Diye vurulur.
Yalnızın esvapları, mutlu olduğu senelerin modasını yansıtır.
Yalnızın toplu fotoğrafları bile vesikalıktır.
Yalnız, çamaşırlarını gündüz leğende yıkar, gece olunca asar. Yalnızın ayakları, çorapları nefesi kokar.
Bir yalnız, bir yalnıza ömür boyu kışt kışttır.
Yalnızın elleri ceplerinde, cepleri hep derinde. Yalnızın dişleri, düşleri van gogh sarısı.
Yalnız, misafir evlerde uyumaya bayılır.
Yalnız, yankı vadisinden bağırsa: ooo. Kim osurdu. Bit osurdu. Olur.
Yalnız hep tedir-girgindir.
Yalnızın hayatını kalabalıklar yaşar. Yalnız ölünce nüfus eksilmez.
İki kere yalnız, iki yalnız eder.
Yalnızın ütülü tek pantolonu vardır. Onu da giymeye utanır.
Yalnız konuşmasına hep biz diye başlar.
Yalnız çarmıhını içinde taşır. Kimliğini kaybeder, kendini evde unutur.
Yalnız yalnıza aşık olursa, yalnızlık toplamları belki bir çocuk yapar.
Yalnızın içkisi fıçı biradır.
Yalnıza sormuşlar: boynun neden eğri? Hüzün kireçlenmesinden demiş.
Yalnızlar rıhtımı, kuru kalabalıktır.
Her insanın bir hikayesi vardır. Yalnızın karadeniz fıkrası.
Yalnız, iğneyi de, çuvaldızı da kendisine batırır. Yetinmez minare arar.
Yalnızın kefeni sümerbank basması.
Yalnız rüyasında ornella muti ile sevişirken nur yüzlü ihtiyarca basılır. Yalnız kendi rüyasında kovulur.
Yalnızın çorapları tek tek, yüreği küt küt.
Yalnızlık paylaşılmaz. Paylaşılsa bile güçlü olan onda da aslan payını alır.
Yalnız evine hep başka yollardan gider.
Yalnız, yaratıcıdır. Osuruktan nem kapar. Acayip sorun yaratır.
Yalnızın geceleri kerim abdül cabbar boyunda, uykuları naim süleymanoğlu ayarındadır.
Yalnızın tatlı canı, bedenine eziyet.
Yalnızlar, kendi aralarında ikiye bile ayrılamazlar.
Yalnız ya duldur ya da yetim. İkisinden ve tek çocuklu olanları daha makbüldür.
Yalnızın cebi vapur, telefon jetonu dolu.
Yalnızın dudakları sigara öper, elleri buram buram otuz bir.
Yalnızın eşyaları, yalnızı döver.
Yalnızlık üç boyutludur. Ama elle tutulamaz. Yalnızın tırnakları uzar.
Yalnızlık, tanrıya mahsustur. Yalnızlık, tanrının yanına usulsüz park yapmaktır.
Yalnız sever, evlenir, nurtopu gibi ülseri ve gastriti olur. Yalnız boşanır, çocuk annesine verilir. Hüzün babaya.
Yalnız, terliğine darılır, yastığına sarılır. Yorganına kızar, kanepede uyur.
Yalnız çok tutumludur. Düşünden, tırnağından attırır hep içine atar.
Yalnız yalnızı donundan tanır. Yalnızın yedek donunda da çiçekler açar.
Yalnız göçebedir. Vatanı bedenidir. Komşuları yok yuk, para birimi borçtur. Yalnızın başkenti fiyaskodur. Bayrağı gökyüzü.
Yalnız, hiçbir şeyin sonunu getiremez. Her şeyin ortasını yaşar. Ortalıkda yaşar. Yalnız, orta malıdır. Herkes onu kullanmalıdır.
Yalnızın varlığı, babasının çükünün keyfinedir. Yalnızın varlığı, varlığınıza armağan olabilir.
Yalnızın sevdiği artiz ya rahmetli lee van cleeftir, ya da yine rahmetli cevat kurtuluş. (suphi kaner, john belushi joker.)
Yalnızın bindiği tüm taşıtlar, kendisinden geçer.
İnsanlar konuşa konuşa yalnızlaşırlar.
metin üstündağ
Konuşmaların kesintiye uğradığı ve odaya sessizlik çöktüğü bir anı fırsat bilerek "Bizler meşgul insanlarız kardeşim!" diye ayağa kalktım. Hepsi benim bu alakasız çıkışıma hayret etmiş bi şekilde bana bakakaldılar. "Kardeşlerim! Toplanın etrafıma size anlatacaklarım var!" diye haykırdım, Met-Üst hariç hepsi sandalyelerini yaklaştırarak etrafımda çember oluşturdu. "Daha küçük bir çocukken ben, bir ilişkinin iki kişiyle yaşandığını ve tabiki ilişkiyi sürdürenin de bitirenin de bu iki kişinin duygu ve düşünceleri olduğunu sanardım. Yanlışmış, aldanmışım... Misal siz genç ve sağlıklı bir birey olarak hayatınıza bir kişinin girmesini istiyorsunuz di mi? İmkansız! O bir kişiyle beraber istemediğiniz, hiç görmediğiniz belki de hiç sevmeyeceğiniz bi on kişi daha giriyor hayatınıza. Sadece sevgilinize ve onun sorunlarına karşı duyarlılık, hissiyat göstermeniz yetmez. Onun en yakın arkadaşının, en yakın arkadaşının sevgilisinin, ablasının, ablasının nişanlısının, ev arkadaşının, ev arkadaşının eski sevgilisinin sorunlarına, dertlerine de aynı duyarlılıkla eğilmeniz hatta çözüm arayışlarına girmeniz, gerekiyor. Aksi takdirde o ilişki yürümüyor, tıkanıyor dostlarım. İşte geçen aylardan bir gün ben de sevgilimle buluşmuş, kafede çayımı yudumlarken birden bire kendimi saatlerdir Eyüp hakkında konuşurken yakaladım. Eyüp'ü hiç görmemiştim, sadece kız arkadaşımın anlattıklarından kafamda bir Eyüp figürü oluşmuştu. Hakkında çok şey biliyordum. Eyüp, kız arkadaşımın ev arkadaşı Nevin'in eski sevgilisiydi, ayı görüntüsüne rağmen son derece duyarlı, ince, hassas, kırılgan bir çocuktu. Nevin'den sonra bir ilişki denemesine girmişti ama Nevin'i unutamamıştı. Zira geride yaşanmış bi 4 yıl vardı. Ve kendini son zamanlarda iyice umutsuz çaresiz hissediyor, zaman zaman ağlama nöbetleri geçiriyordu. Doğal olarak onun bu içinde bulunduğu bu ruh hali Nevin'i de etkiliyordu.- Gitsin, Nevin'le konuşsun yeniden başlasınlar- dedim… Artık çok geçmiş, sancılı ayrılık döneminde sarfedilen o kadar kırıcı sözden sonra bir araya gelmeleri imkansızmış, hem Nevin şimdi yeni bir ilişkiye başlamışmış.- E Eyüp duyarlı hassas değil miydi? Ne diye ayrılırken kıza küfretti bu şerefsiz. Bu mudur ince, hassas tavır?- diye çıkıştım, sustu. Sonra sakinleşip, - Başka bi kız bulalım bu Eyüp'e. Bir aşkın acılarını unutturacak yeni bi aşk sipariş edelim- diye öneride bulundum. İçine kapanıkmış, kızlara açılamazmış. Bi saat boyunca Eyüp'ün yararına ne önerdiysem bi gerekçeyle refüze edildi. En sonunda dayanamadım "E bari ben gideyim bu Eyüp denen şerefsize bi kere vereyim de sen de, Eyüp de, Nevin de sevinsin!" diye patladım. Kavga ettik. Zaten bu olaydan bir hafta sonra da ayrıldık. Ama iki aydır kafam öyle rahat öyle huzurlu ki dostlarım anlatamam" diye anlattım dergi çalışanlarına.
"Fakat... İlişki, birliktelik bunlar değil mi zaten. Rica ederim kuzum biraz daha alttan almaya, daha az nobran olmaya çalışın." diye tedirgince lafa girdi Yiğit. "Ya ne yapmak lazımmış? Kaz gelecek diye bana, tavuk mu göndermeli? Yoksa bir fino gibi susta durmak mıdır en münasibi? İstemem eksik olsun! Herkes gibi koşarak elin Eyüp'üne methiyeler mi yazmak? Yoksa sevgilinin yüzü gülecek diye bir an karşısında taklalar mı atmak lazım her zaman? İstemem eksik olsun! Ricaya mı gitmeli? Kapı kapı dolaşıp pabuç mu eksiltmeli? Yoksa nasır mı tutsun sürünmekten dizlerim? Yahut eğilmekten mi ağrısın ötem berim? Eksik olsun istemem, istemem eksik olsun!" diye bir tirat geçtim. Bi alkış tufanı koptu.
Yiğit'in çayından bir yudum alarak "Dediğim gibi bizler meşgul adamlarız dostlarım" diye tam devam ediyordum ki köşede oturan Met-Üst hiç istifini bozmadan, önündeki kağıda bişeyler çizerek "Yalnız, konuşmasına hep "biz" diye başlar" dedi. Sustum, baktım, kıpırtısız bi şekilde kağıda bakmaya devam ediyordu. "Ben meşgul bir insanım dostlarım! Ben ve sevgilim iki kişi bile fazla gelirken hayatıma..." diye devam ettim. "İki kere yalnız, iki yalnız eder" dedi. Umursamadım devam ettim... "İki kişi bile fazlayken bir de bu kalabalık..." dedim. "Yalnızın hayatını kalabalıklar yaşar. Yalnız ölünce nüfus eksilmez" dedi ve "Yalnızlar rıhtımı, kuru kalabalıktan ibarettir" diye ekleyip "ezehehe mezehehehe!" diye güldü. "Hay sokayım kalabalığa" diyip "Kardeşim ben yaratıcı bir insanım. Ben sancılı yaratım süreciyle mi uğraşıcam Eyüp'le Nevin'le mi?" diye ter içinde derdimi anlatmaya çalıştım. "Yalnız, yaratıcıdır. Ossuruktan nem kapar, acayip sorun yaratır" dedi. Metin'in araya girip laf sokmaları beni inceden daşşak oğlanı yapıyordu. "Metin Abi bak büyüğümsün saygı duyuyorum sana. Sen de bana duy. Şurda bi hikayemizi anlatıyoruz dimi? Ses çıkarma yoksa döverim seni!" diye insan gibi uyardım. "Her insanın bir hikayesi vardır, yalnızın karadeniz fıkrası" dedi, bütün odadakiler güldü. "Abi ayıp oluyor ama..." diyip çaresiz boynumu büktüm. "Yalnıza sormuşlar; -boynun neden eğri?- -hüzün kireçlenmesinden- demiş" diye son darbeyi vurup bi de eğri boynuma şaplak attı. Kahkahalar dur durak bilmiyordu, sinirim iyice tepeme çıktı. "Boşaltın burayı, çabuk çıkın odadan! Bu adamla birebir kalmak istiyorum!" dedim. Bir tek Ersin "Umut'u bilirim. Çok sinirlendi, birazdan Metin Abi’yi kıymaya çevirir" diyerek koşa koşa kaçtı. Selçuk "Kimin yerinden kimi kovuyorsun artist! Aaa şuna bak dağdan geldi bağdakini kovuyor!" diye çıkıştı. Bunun üzerine "Metin Abi gelir misin iki dakka? Senle özel bişey konuşucam" dedim, sağolsun geldi. Mutfağı gittik. Gözyaşları içinde sarılıp, aslında odadaki beni anlayan tek kişi olduğunu, mümkünse kendisine dışarda bi kahve ısmarlamak istediğimi söyledim. "Yalnızın içkisi fıçı biradır" dedi, bi birahaneye gittik.
Bol bol dertleştik, fikir teatisinde bulunduk. "Yalnızın gizlisi saklısı olmuyor. Aşkı da, sevgisi de, ilişkisi de halka mal oluyor. Tıpkı baraj gibi, yol gibi kamu alanı oluyor. Herkes yorum yapabiliyor, eski sevgilisinin arkasından topluca atıp tutulabiliyor. Aslında kötü niyetinden değil böyle konuşması herkes içinde. Yalnızlıktan. Zira eski sevgilileri hakkında konuştuğu zaman azımsanmayacak bi çevre ediniyor etrafında. Sonra beraberce yorum yaptığı arkadaşlarına darılıyor, yine yalnız kalıyor. İlişki dediğinde yarım yamalak bişey dimi abi?" diye sordum. Katıldı ve "Yalnız hiçbir şeyin sonunu getiremez... Herşeyin ortasını yaşar… Yalnız orta malıdır, herkes onu kullanmalıdır" dedi. İkinci biradan sonra ben sapıttım. "Yalgızam yalgız" türküsünü söyledim. Üçüncü biranın ortasında sızıp kaldım. Tek hatırladığım misafirliğe gelip de uyuyup kalmış bir çocuğun babasının kollarında uyur vaziyette evden çıkarılması gibi birahaneden çıkarılıp taksiye bindirilmemdi. Metin Abi’lerin evine gittik. Eşi Meryem Abla bana salonda yer yatağı yaptı. Tam dalıyordum ki Metin Abi geldi, dürttü. "Efendim abi nooldu?" dedim "Yalnız, misafir evlerinde uyumaya bayılır" dedi, gitti. Yüz verdikçe iyice şımarmıştı Metin Abi, bu yalnızlık geyiği de canımı sıkmıştı. Sinirlendim döndüm g.tümü yattım. Rüyamda çocukluğumun sabun reklamı yıldızı Ornellia Muti ile sevişirken nur yüzlü kıvırcık saçlı ihtiyara basıldım. Kendi rüyamdan kovuldum.
Sabah kahvaltıda gündüz niyetine rüyamı anlattım. Meryem Abla yorum yapmadı, Metin Abi "Yalnızın dudakları sigara öper, elleri buram buram otuzbir" dedi. Onbir yaşındaki çocukları Denizali de dahil hepsi kahkahalarla güldü. Konuyu değiştirmek için "Ya Metin Abi sen beni kucaklayıp götürecek kadar güçlü müsün yaa! Nasıl götürdün beni dün gece öyle taksiye" diye sordum. "Ben götürmedim ki... Yan masada tek başına oturan ayı görünüşüne rağmen son derece duyarlı, ince, hassas, kırılgan bir genç vardı. Ondan rica ettim o götürdü" dedi.
Benim De Söyleyeceklerim Var - Umut Sarıkaya
buda şirin şiiri..
yanlızlık üzerine..
Yalnız, tek tabancadır. Her gördüğüne daan! Diye vurulur.
Yalnızın esvapları, mutlu olduğu senelerin modasını yansıtır.
Yalnızın toplu fotoğrafları bile vesikalıktır.
Yalnız, çamaşırlarını gündüz leğende yıkar, gece olunca asar. Yalnızın ayakları, çorapları nefesi kokar.
Bir yalnız, bir yalnıza ömür boyu kışt kışttır.
Yalnızın elleri ceplerinde, cepleri hep derinde. Yalnızın dişleri, düşleri van gogh sarısı.
Yalnız, misafir evlerde uyumaya bayılır.
Yalnız, yankı vadisinden bağırsa: ooo. Kim osurdu. Bit osurdu. Olur.
Yalnız hep tedir-girgindir.
Yalnızın hayatını kalabalıklar yaşar. Yalnız ölünce nüfus eksilmez.
İki kere yalnız, iki yalnız eder.
Yalnızın ütülü tek pantolonu vardır. Onu da giymeye utanır.
Yalnız konuşmasına hep biz diye başlar.
Yalnız çarmıhını içinde taşır. Kimliğini kaybeder, kendini evde unutur.
Yalnız yalnıza aşık olursa, yalnızlık toplamları belki bir çocuk yapar.
Yalnızın içkisi fıçı biradır.
Yalnıza sormuşlar: boynun neden eğri? Hüzün kireçlenmesinden demiş.
Yalnızlar rıhtımı, kuru kalabalıktır.
Her insanın bir hikayesi vardır. Yalnızın karadeniz fıkrası.
Yalnız, iğneyi de, çuvaldızı da kendisine batırır. Yetinmez minare arar.
Yalnızın kefeni sümerbank basması.
Yalnız rüyasında ornella muti ile sevişirken nur yüzlü ihtiyarca basılır. Yalnız kendi rüyasında kovulur.
Yalnızın çorapları tek tek, yüreği küt küt.
Yalnızlık paylaşılmaz. Paylaşılsa bile güçlü olan onda da aslan payını alır.
Yalnız evine hep başka yollardan gider.
Yalnız, yaratıcıdır. Osuruktan nem kapar. Acayip sorun yaratır.
Yalnızın geceleri kerim abdül cabbar boyunda, uykuları naim süleymanoğlu ayarındadır.
Yalnızın tatlı canı, bedenine eziyet.
Yalnızlar, kendi aralarında ikiye bile ayrılamazlar.
Yalnız ya duldur ya da yetim. İkisinden ve tek çocuklu olanları daha makbüldür.
Yalnızın cebi vapur, telefon jetonu dolu.
Yalnızın dudakları sigara öper, elleri buram buram otuz bir.
Yalnızın eşyaları, yalnızı döver.
Yalnızlık üç boyutludur. Ama elle tutulamaz. Yalnızın tırnakları uzar.
Yalnızlık, tanrıya mahsustur. Yalnızlık, tanrının yanına usulsüz park yapmaktır.
Yalnız sever, evlenir, nurtopu gibi ülseri ve gastriti olur. Yalnız boşanır, çocuk annesine verilir. Hüzün babaya.
Yalnız, terliğine darılır, yastığına sarılır. Yorganına kızar, kanepede uyur.
Yalnız çok tutumludur. Düşünden, tırnağından attırır hep içine atar.
Yalnız yalnızı donundan tanır. Yalnızın yedek donunda da çiçekler açar.
Yalnız göçebedir. Vatanı bedenidir. Komşuları yok yuk, para birimi borçtur. Yalnızın başkenti fiyaskodur. Bayrağı gökyüzü.
Yalnız, hiçbir şeyin sonunu getiremez. Her şeyin ortasını yaşar. Ortalıkda yaşar. Yalnız, orta malıdır. Herkes onu kullanmalıdır.
Yalnızın varlığı, babasının çükünün keyfinedir. Yalnızın varlığı, varlığınıza armağan olabilir.
Yalnızın sevdiği artiz ya rahmetli lee van cleeftir, ya da yine rahmetli cevat kurtuluş. (suphi kaner, john belushi joker.)
Yalnızın bindiği tüm taşıtlar, kendisinden geçer.
İnsanlar konuşa konuşa yalnızlaşırlar.
metin üstündağ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.