Cemal Süreya'ya soyadından bir harf eksilten kadın Muazzez Akkaya.
Sezai Karakoç ile üniversitede sınıf arkadaşıdırlar ve aynı kıza aşıktırlar, günlerce birbirlerine Muazzeze duydukları ilgiyi anlatırlar, yazdıkları şiirleri okurlarmış.Tabi daha sonra bu
aşk rekabete dönüşmüş, birbirlerine 'ben elde ederim, sen elde edersin' derken 'kim elde edecek?' diye iddiaya tutuşmuşlar... Kaybeden büyük bir bedel ödemek zorunda kalacaktır, hayatı boyunca bu beden üzerinde bir iz olarak kalacaktır. Bedene fiziksel anlamda zarar vermeyecek bir şey olacak diye de karar kılmışlar ve kaybeden ismini değiştirecektir. Sezai Karakoç kaybetseydi eğer 'Sezai Karkoç' olacaktı fakat iddayı 'Cemal Süreya' kaybeder.. ve 'Süreyya' 'Süreya' olur..
Peki daha sonra... Muazzez, Sezai Karakoç ile aşkının bir iddia sonucu ortaya çıktığını öğrenir ve bunu kaldıramaz, biraz da maddi durumu olmayan Muazzez bu olaydan sonra okulu bırakır ve memleketi Geyve'ye döner... Sezai Karakoç bu duruma çok üzülür ve Muazzez Akkaya'ya ithafen 'Mona Rosa'yı yazar.
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak.
Kanadı kırık kuş merhamet ister.
Ah senin yüzünden kana batacak.
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
...
Açma pencereni perdeleri çek,
Mona Rosa seni görmemeliyim.
Bir bakışın ölmem için yetecek.
Anla Mona Rosa ben bir deliyim.
Açma pencereni perdeleri çek.
Cemal Süreya ve Tomris Uyar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.